Ekolojik terimler sözlüğü
Küresel ısınmanın etkilerini giderek daha fazla hissetmeye başladığımız ve kaynakların hızla tükendiği günümüzde, doğayı anlamak ve onunla uyumlu yaşamak, her zamankinden daha fazla önem kazandı. Bu noktada, zaman zaman karşılaştığımız ekolojik terimleri de bilmemiz gerekiyor. Sizler için, ekolojik terimlerden bazılarını derledik.
Doğanın kendi içinde müthiş bir uyumu ve düzeni var. Küçücük bir arının ekosistem içindeki görevlerini düşünün… Ünlü bilim adamı Albert Einsten; “Arılar yeryüzünden silinip giderse, insanoğlu yalnızca 4 yıl yaşayabilir. Arılar olmazsa döllenme olmaz, hiçbir bitki, hiçbir hayvan, hiçbir insan olmaz” demişti.
Günümüzde doğanın dengesi maalesef bozulmaya başladı. Çünkü doğanın kaynaklarını büyük bir hızla yok ediyoruz. Kuraklık, iklim değişikliği, hava, çevre ve su kirliliğiyle karşı karşıyayız. Bu insan kaynaklı sorunları anlamak ve doğayla uyum içinde yaşamak için, hepimizin ‘ekolojik okuryazar’ olması gerekiyor. Bunun için de ekolojik terimleri bilmemizde fayda var.
Antroposen: İnsan kaynaklı değişimler sonucunda Dünya’nın ve iklim sisteminin işleyişinin değişmesine yol açan yeni jeolojik çağa verilen isim. ‘Holosen’ denilen jeolojik çağda yaşamamıza rağmen, 2000’lerde bilim insanları, insan faaliyetlerinin Dünya’nın yapısını değiştirmesinin jeolojik kayıtlara yansıması sebebiyle bu kavramı geliştirdiler.
Aşırı hava olayları: Yağmur, sıcak hava, dolu, fırtına ve kuraklık gibi hava olaylarının, olağandan daha sert ve şiddetli geçmesi anlamına gelir. Aşırı hava olayları iklim krizinin en önemli etkilerindendir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre şiddetli yağış, sel, fırtına, yıldırım, şiddetli kar ve sıcak hava dalgası gibi aşırı hava olaylarının en çok yaşandığı yıl 2019 yılıdır.
Enerji verimliliği: Herhangi bir faaliyeti gerçekleştirirken daha az enerji kullanmaya enerji verimliliği denilir. Örneğin, tasarruflu ampuller kullanmak, bina yalıtımı yapmak, düşük enerji sınıfındaki teknolojik aletleri tercih etmek de enerji verimliliğini sağlar. Enerji verimliliği hem enerji tüketiminin azaltılmasını hem de enerji maliyetinin düşürülmesini kapsar. Enerji verimliliği uygulamaları, iklim krizinin en önemli sebeplerinden biri olan sera gazı salınımının azaltılmasının yollarından biridir.
İklim değişikliği: Doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda (fosil yakıt kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma, sanayi süreçleri gibi) iklimde oluşan değişikliklerdir. Bu iklim değişiklikleri kuraklık, çölleşme, yağışlardaki dengesizlik ve sapmalar, su baskınları, tayfun, fırtına ve hortum gibi meteorolojik olaylarda artışlar gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
İklim acil durumu: İklim değişikliğini ve onun sebep olacağı geri döndürülemez hasarı durdurmak ya da azaltmak için acil bir şekilde harekete geçilmesi gereken durumdur. 2019 yılında, 114 ülkede çok sayıda öğrencinin başlattığı ‘Küresel İklim Boykotları’nda, sıklıkla dile getirilen ‘iklim acil durumu’ sözcüğü, Oxford Sözlüğü tarafından ‘yılın sözcüğü’ seçildi. Bir eylem halini ifade eden iklim acil durumu, yöneticiler veya bilim insanları tarafından ilan edilebiliyor. İlan edilmesi halinde ise iklim krizi kabul edilmiş oluyor.
Küresel ısınma: “Atmosfere salınan gazların neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda, Dünya üzerinde yıl boyunca kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıklarda görülen artış” olarak tanımlanıyor. Bilim insanları, 2019 yılında dünyamızın sanayi devrimi öncesi döneme göre, ortalama 1,1 derece ısındığını ortaya koydu.
Karbon ayak izi: Birim karbondioksit cinsinden ölçülen, kurumların ya da bireylerin ulaşım, ısınma, elektrik tüketimi gibi faaliyetlerinden kaynaklanan toplam sera gazı salınım miktarıdır. Doğrudan ayak izi ve dolaylı ayak izi olarak 2’ye ayrılır. Doğrudan ayak izi, evsel enerji tüketimi ve ulaşım dâhil olmak üzere, fosil yakıtların kullanımından ortaya çıkan karbondioksit salınımının ölçüsüdür. Dolaylı ayak izi ise, kullandığımız ürünlerin üretiminden bozulmasına kadarki süreçle ilgili olan dolaylı karbondioksit salınımının ölçüsü olarak tanımlanır.
İklim göçü: İnsanların iklim değişikliğinden kaynaklanan sebeplerden dolayı, yaşadıkları bölgelerden taşınmasıdır. Bilim insanları iklim krizinin yarattığı olumsuz etkiler sonucunda, insanların ilerleyen yıllarda göç etmek durumunda kalabileceğini belirtiyorlar.
1,5 derece: Bilim insanlarının, gezegenimizdeki yaşamın devam edebilmesi için, gezegenimizin ortalama sıcaklığındaki artışı sınırlamamız gerektiğini söylediği değerdir. Yani, eğer dünyanın ortalama sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlı tutmazsak çok yakın bir gelecekte, dünyamız yaşamın mümkün olmadığı bir yer olacak. Bu sınırlamayı 2030 yılına kadar yapamazsak, 1,5 derece sınırını çoktan aşmış olacağız. Bunun önüne geçmek için de ülkeler Paris Anlaşması’nı imzaladı.