Geçmişten günümüze ısınmanın hikayesi
İnsanoğlu, eski çağlardan bu yana, çeşitli yöntemler geliştirerek ısınmaya çalışmış. Önceleri meşaleler ve kandiller, daha sonra ocaklar ve sobalarla ısınmayı başarmış. Günümüzde ise, kaloriferler ve radyatörlerle ısınma ihtiyacımızı karşılıyoruz.
Evlerimizi ve işyerlerimizi ısıtmak için kullandığımız ısıtma sistemlerinin geçmişi, ateşin bulunduğu dönemlere dayanıyor. Bugünkü verilere göre ateş, yaklaşık 1 milyon yıl önce bulundu. Ateşin bulunmasıyla birlikte önce meşaleler, ardından da kandiller bulunarak ısınma amaçlı kullanılmaya başlandı. Önce taş, daha sonraları da çelik ve camdan yapılan ısıtma araçlarında, bitkisel ve hayvansal yağlardan yararlanılıyordu. Davy, Rumford, Black ve Newton gibi bilim adamları, ısı ve ısı iletimi üzerine geliştirdikleri teorilerle, ısıtma sisteminin prensiplerini belirlediler.
Franklin sobası
Isıtma, yüzyıllar boyunca bacası olan bir ocakta yakılan odun ve kömür gibi katı yakıtlarla gerçekleştirildi. Çin ve Japonya gibi ılıman iklime sahip ülkeler odun ya da ahşapla ısınıyorlardı. Şömineden yükselen bacalar, ilk olarak 13. yüzyılda Avrupa’da bulundu. Kapalı ocaklar ise ilk olarak Çinliler tarafından M.Ö. 600’de kullanıldı, oradan Rusya, Kuzey Avrupa ve Amerika’ya yayıldı. 1744’te Benjamin Franklin, Amerika’da kapalı ocakları geliştirerek, ‘Franklin sobası’ ismini verdiği sobayı tasarladı.
Sobanın Türkiye’ye gelişi
Türkiye’de soba, Tanzimat Dönemi’nden sonra, Batı kültürleriyle kurulan ilişkiler neticesinde kullanılmaya başlandı. Daha önce evlerin odaları ya kömür mangallarıyla ya da duvarlara gömülü ocaklarla ısıtılıyordu. Osmanlı Dönemi’nde sarayda ve konaklarda büyük ocaklardan yararlanılmaya başlandı. Bu ocaklardaki közler, mangallara alınır ve ısıtılması istenen odanın uygun bir yerine konulurdu. Tanzimat Dönemi’nde Avrupa’ya giden Osmanlı devlet adamları, Avrupa’daki gibi evler, konaklar yaptırmaya başladılar. Bu evlere de baca ve soba yeri yaptırdılar.
Karadeniz illerinden Rusya’ya çalışmaya gidenler de Rusların ‘peçka’ dedikleri sobaları, kendi evlerine getirerek kurdular. Karadeniz’de köylerde bile sobalar kullanılmaya başlandı. Zaman içinde Türkiye’de sadece evlerde değil, devlet dairelerinde de sobalar kurulur oldu. O dönemlerde sobaların yapıldığı malzemeye bağlı olarak; döküm, sac, çini ve tuğlalı soba olarak çeşitleri bulunuyordu. Sobaların en değerlisi olan çini sobalar, saraylar, konaklar ve köşklerde kullanılırdı. Sobalarda genellikle odun yakılıyordu. Maden kömürü işletmelerinin açılmasıyla birlikte ise, sac ve dökme sobalar kullanılmaya başlandı.
Daha sonra gaz sobaları yaygınlaştı. Ülkemizin maden kömürü satılan bölgelerinde taşkömürü sobaları, odunun bol olduğu bölgelerinde ise odun sobaları tercih edilmeye başlandı. Ancak büyük şehirlerde sobanın yerini, zaman içinde kalorifer ve kombiler aldı.
Kalorifer ve radyatörün serüveni
Gelelim kalorifer ve radyatörlerin tarihine… Merkezi ısıtma sistemi, yaygın olarak Roma İmparatorluğu Dönemi’nde kullanıldı. O dönemde ‘hypocaust’ denilen sistemde, sıcak hava ya da duman, döşemenin altında bırakılan boşluklardan geçerek ortamı ısıtıyordu. M.Ö. 1. ve 2. yüzyıllarda Efes Antik Kenti’ndeki evlerde kalorifer sisteminin kullanıldığı biliniyor. Yunanistan, İtalya ve Sicilya’da da M.Ö. 1. yüzyıldan önce de bu sistem kullanılıyordu. Yine Çanakkale’nin Biga ilçesinde yapılan kazılar sonucunda bir villada kalorifer tesisatına rastlandı. Ağrı’daki İshak Paşa Sarayı da, dünyanın ilk kalorifer tesisatı döşenmiş ve merkezi ısıtma sistemiyle donatılmış ilk sarayı olma özelliğine sahip.
Günümüze en yakın ısıtma sisteminin ve radyatörün mucidi ise Polonya asıllı Rus işadamı Franz San Galli’dir. 1855’te Galli’den radyatörü icat ettikten sonra 1863 yılında Joseph Hason ve Robert Brigss de ilk defa döküm radyatörü ürettiler. 1872’de ise Nelson H. Bundy, ‘Bundy Halkası’ ismi verilen demir döküm radyatörü tasarladı. Ancak radyatörlerin kullanımı, 20. yüzyıldan sonra yaygınlaşmaya başladı. 21. yüzyılın başlarında ise radyatör ve merkezi ısıtma sistemi daha popüler hale geldi. Radyatörler artık sadece ısınma amacıyla kullanılmıyor, dekoratif bir eşya olarak da tasarlanıyor. Ülkemizde üretilen farklı tasarımlı radyatörler, uluslararası fuarlarda sergileniyor.
RAKS’ın elektrikli yağlı radyatörleri ile ısının!
Teknolojiyle birlikte radyatör tasarımlarında da yenilikler oldu. Artık pratik ve kullanımı kolay radyatörler tasarlanıyor. RAKS’ın yenilikçi, modern, dayanıklı ve çevre dostu ‘elektrikli yağlı radyatörleri ile ev ve işyerlerinizi ısıtabilirsiniz. Aşırı ısınma emniyeti, devrilme emniyeti, güvenli kafes sistemi ve ayarlanabilir termostat özelliklerine sahip RAKS elektrikli yağlı radyatör alternatiflerine; http://www.raks.com.tr/tr-tr/isitma sayfasından ulaşabilirsiniz.