BLOG

Türkiye’de ‘elektrikli ısıtıcı’ denilince ilk akla gelen marka olan RAKS, yıllardır kalitesinden ödün vermeden, tüketicilerine en doğru şekilde ulaşıyor ve en iyi hizmeti veriyor. Yapılan araştırmalar da, RAKS’ın yüzde 85 oranında ‘bilinir ve tanınır’ bir marka olduğunu ortaya koyuyor.

Bir marka için tüketicileri tarafından tanınmanın yanında, tüketici memnuniyeti de bir o kadar önem taşıyor. RAKS, marka bilinirliğiyle ve tüketicisinden aldığı güvenle, ‘yüzde 100 müşteri memnuniyeti’ sağlamayı da başardı. RAKS’ın, rakiplerini geride bırakarak yüksek oranda ‘müşteri memnuniyeti’ sağlamasındaki en önemli etkenlerden birisi, Türkiye geneline yayılmış geniş bir yetkili servis ağına sahip olması… RAKS’ın, 7 bölgede 130’un üzerinde yetkili servis noktası bulunuyor. Bu servis ağı, ihtiyaca ve performansa göre sürekli geliştiriliyor.

Sonbahar geldi, hava giderek soğumaya ve yağışlar artmaya başladı. Kısa bir süre sonra özellikle akşamları evimizi ya da işyerlerimizi ısıtma ihtiyacı duymaya başlayacağız. Kışın gelmesiyle birlikte ise, ısıtıcılar hayatımızın ayrılmaz bir parçası olacak. Özellikle de pratik ve kullanım kolaylığı sunan elektrikli ısıtıcılar… Çünkü elektrikli ısıtıcılar, evlerimizi ve işyerlerimizi hızlı ve konforlu bir şekilde ısıtmamızı sağlar. Hiçbir çaba harcamadan sadece fişini prize takarak, kısa süre içinde ısınmanın konforunu yaşarız.

Sıcak bir yazı geride bıraktık. Zaman zaman sıcak hava dalgaları etkili olsa da Eylül ayının gelmesiyle birlikte sonbahar yüzünü göstermeye başladı. Uzmanların tahminlerine göre, bu sonbahar ani kuvvetli yağışlar bekleniyor. Hatta bu yağışların sel baskınlarına neden olabileceği de öngörülüyor.

Gün geçmiyor ki, iklim kriziyle ve küresel sıcaklık artışlarıyla ilgili haberler çıkmasın… İklim değişikliği ile ilgili yapılan araştırmalar, düzenlenen zirveler, ülkelerin bu konuya yaklaşımı, dünya genelindeki sıcaklık artışları, iklim değişikliği kaynaklı yaşanan doğal afetler neredeyse her gün basında yer alıyor. Özellikle bu yaz döneminde, iklim krizinin etkileri nedeniyle yaşanan pek çok olumsuz gelişme oldu. Gelin hep birlikte, 2022 yazında dünya genelinde iklim değişikliğinin sebep olduğu olaylara yakından bir göz atalım.

Çok sıcak bir yaz geçiriyoruz. İklim krizinin etkisiyle gerek ülkemizde gerekse dünyada çok yüksek sıcaklıklar görülüyor. Yapılan araştırmalar da bunu destekliyor. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’nin (NOAA) aylık küresel iklim raporuna göre, Haziran 2022, küresel sıcaklık kayıtlarının başladığı 1880’den itibaren en sıcak 6. ay oldu. Haziran 2022’de ortalama küresel yüzey (kara ve okyanus) sıcaklığı, 20. yüzyıl ortalamasının 0,87 derece üzerinde gerçekleşti. Sadece arazi sıcaklığı ölçümlerine göre Avrupa ve Asya’da Haziran ayı sıcaklık ortalamasının 1,56 derece üzerinde olduğu belirtildi. Ayrıca Haziran ayında kutup buzullarında da rekor seviyede erimeler meydana geldi.

Sıcak hava gün geçtikçe etkisini artırıyor. Üzerine bir de nem eklenince sıcaklarla mücadele etmek zorlaşıyor. İşte sıcaktan bunaldığımız bugünlerde vantilatörler imdadımıza yetişiyor. Pencere ve balkonların serinlemek için yetersiz kaldığı kapalı alanlarda tercih edilen vantilatör çeşitlerinden birisi de tavan vantilatörleri…

Bunaltıcı yaz sıcaklarının en kullanışlı serinletici soğutma sistemi olan vantilatörlerle ilgili merak edilen pek çok soru var. Vantilatörler nasıl serinletir, vantilatör neden ses çıkarır, vantilatör motoru neden ters döner gibi tüketicilerin en sık sordukları soruların yanıtlarını yazımızda bulabilirsiniz.  

İnsanlar, M.Ö. dönemlerden beri sıcaktan korunmak için çeşitli yöntemler geliştirdiler. Günümüze kadar geçen süre boyunca, pek çok farklı yöntem denendi. Çoğunda da başarılı olundu. Yazımızda, ilk insanların mağarada yaşadığı dönemlerden, bugüne kadar denenen ilginç serinleme yöntemleriyle ilgili bilgileri bulacaksınız.  

Yazın bunaltan sıcaklarından korunmanın en iyi yolu olan vantilatörlerin pek çok çeşidi bulunuyor. Bunlar arasında yer alan ve evlerde kullanım için uygun olan ayaklı vantilatörler, tazeleyici bir serinlik sunuyor. Soğutma sistemleri içinde pratik bir kullanım sunan ayaklı vantilatörler, ortamdaki havayı belirli bir hedef doğrultusunda dağıtma ve eşit bir iklimlendirme sağlama özelliğine sahipler.

Günümüzde adını sıkça duyduğumuz ve olumsuz etkilerini her geçen yıl daha fazla hissetmeye başladığımız iklim değişikliğinin geçmişi, aslında M.Ö. dönemine dayanıyor. İklim değişikliği, ilkçağ uygarlıklarından günümüze kadar, tarımdan sağlığa, ekonomiden göçe, hatta sanata kadar her alanı etkilemiş. Gelin, iklim değişikliğinin tarihçesine bir göz atalım. 

Müşteri memnuniyeti kavramını kısaca, “müşterinin aldığı hizmetlerden memnun kalma düzeyi” olarak tanımlayabiliriz. Bu kavram, bütün sektörler ve firmalar için son derece önemli. Çünkü müşteri memnuniyetini sağlayan firmalar, sadık bir müşteri kitlesine sahip olurlar. Bu da o firmaları, başarılı olmalarını sağlar. Tıpkı, sektörünün öncüsü olan RAKS markası gibi… Yıllardır kalitesinden ödün vermeden, tüketicilerine en doğru şekilde ulaşan ve en iyi hizmeti veren RAKS, müşteri memnuniyetiyle de öne çıkıyor. 

Sıcak havalarda başvurabileceğimiz en iyi ve en doğal soğutma yöntemi vantilatörler… Farklı ihtiyaçlar için farklı vantilatör çeşitleri var. İhtiyacınızı doğru karşılayabilmeniz için vantilatör seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Peki nedir bu işin püf noktası?

Yaz aylarında hayatımızı kolaylaştıran vantilatörler, günümüzden 140 yıl önce, ABD’li bir mühendis olan Schuyler Skaats Wheeler tarafından icat edilmiş. İyi ki de icat edilmiş, aksi halde her geçen gün artan sıcak havalarla baş etmemiz mümkün olmayacaktı. Yazımızda işte bu müthiş icadın serüvenine yer verdik.    

Soğuk, yağışlı ve uzun bir kışı geride bıraktık. Bu yıl, uzun süren kışın etkisiyle, yaza hasret kaldık. Mart ayında bahar yüzünü göstermeye başlar diye beklerken, ülke genelinde yoğun kar yağışları oldu. Hatta 1987 yılından beri yaşanan en soğuk 2. Mart ayı olduğu söylendi. Bu yıl Nisan ayında da bahar gelmedi. Soğuk ve yağışlı hava bir türlü ülkemizi terk etmedi. Mayıs’ın ikinci yarısında ise, hava ısınmaya, güneş yüzünü göstermeye ve içimizi ısıtmaya başladı. Baharı yaşamadan birden yaza girdik. Üstelik de uzmanlar tarafından çok sıcak geçeceği söylenen bir yaza…

Mutfaktaki en büyük yardımcımız olan mutfak robotları, hayatımızı ciddi anlamda kolaylaştırıyor ve bize zaman kazandırıyor. Yemek yaparken soğanı ve diğer sebzeleri elinizde doğradığınızı ya da rendelediğinizi, çorba hazırlarken sebzeleri süzgeçten geçirdiğinizi düşünün… Yorulmak bir yana, günümüz şartlarında bu, hepimiz için zaman kaybı. Teknolojinin bize sağladığı en büyük faydalardan birisi, kuşkusuz zaman kazandırmak. Mutfak robotlarının da mutfakta elimiz, kolumuz olmasında bunun büyük etkisi var.

Kişisel bakım deyince çoğumuzun aklına öncelikle kadınlar gelir. Cilt bakımı, saç bakımı, tırnak bakımı… Bu liste uzayıp gider. Ancak, son yıllarda erkekler de kişisel bakımına, en az kadınlar kadar özen göstermeye başladılar.

Son yıllarda cafe ve restoranlarda gördüğümüz, köpüklü ve süslü kahve fincanlarını kendiniz de evinizde ya da ofisinizde hazırlayabilirsiniz. Arkadaşlarınıza mis kokulu ve şık görünümlü kahveler ikram etmek isterseniz, yazımızı okuyarak kahve süslemenin püf noktalarını öğrenebilirsiniz.

Son yıllarda hayatımızın her alanına nüfuz eden, insan ve hayvan sağlığı için son derece zararlı olan, doğayı ve sularımızı kirleten plastiklerin kullanımı giderek artıyor. İçtiğimiz suyun şişesinden mutfakta kullandığımız saklama kabına, tükettiğimiz gıdaların ambalajından kullandığımız beyaz eşyaya, temizlik ürünlerine, bilgisayara, telefona, ışık kaynağımız lambalardan elektrik kablolarına, kıyafetlerimizden otomobillerimize kadar, sayamayacağımız daha pek çok alan plastiklerle çevrelenmiş durumda.   

Kadınlar için vazgeçilmez olan saç kurutma makineleri, icat edilmeden önce, elektrik süpürgesinden yararlanıldığını biliyor muydunuz? İlk icat edilen saç kurutma makinesinin devasa boyutta olduğunu, bu nedenle de kadınların saçlarını kurutmak için kuaföre gittiklerini hiç duymuş muydunuz? Yazımızda, sizleri saç kurutma makinesinin ilginç tarihine doğru, keyifli bir yolculuğa çıkarıyoruz.

Hangi kahve çeşidini daha çok seversiniz? Türk kahvesi mi, espresso mu, cappuccino mu, latte mi, filtre kahve mi? Sizi, kahve dünyasında lezzetli bir yolculuğa davet ediyoruz.

Kışın olmazsa olmazı karın, hem oluşumu hem de yapısı adeta bir mucize…Hiçbir kar kristalinin yapısı, başka bir kar kristaline benzemiyor.Tıpkı, bizim parmak izimiz gibi…Kar demişken, yazımızda en çok kar yağan şehirleri de inceliyoruz.

İş dünyası ile ilgili rehber niteliği taşıyan, güncel kitapları sizler için derledik. Son yılların en önemli sorunlarından ‘iklim değişikliği’ ve onunla mücadele etmede önemli olan ‘atıksız yaşam’ ile ilgili güncel kitaplara yer verdik. İyi okumalar!

Ülkemiz, sahip olduğu kayak merkezleriyle, kış turizminde oldukça fazla alternatif sunuyor. Türkiye’nin her bölgesinde kayak yapma imkânımız var. Yılbaşı ve ara tatil yaklaşırken sizler için, Uludağ’dan Palandöken’e, Erciyes’ten Kartalkaya’ya hatta Kartepe’ye kadar, ülkemizin en popüler kayak merkezlerini araştırdık.

Sularımız büyük bir hızla kirleniyor. Gerek sanayi atıkları, gerekse evsel atıklar ve gemilerin atıkları, denizlerimizde ve göllerimizde dağ gibi birikiyor. Bu sularda yaşayan canlılar da bu kirlilikten nasibini alıyor. Kıyaya vuran ölü balıklar ve denizanalarıyla son günlerde çok sık karşılaşır olduk. Bu gidişe dur demek bizim elimizde… 

Kış aylarının gelmesiyle birlikte hızla soğuyan havalar nedeniyle, zamanımızın çoğunu evlerimiz ve ofislerimizde geçiriyoruz. Böyle olunca da, bulunduğumuz ortamın sıcaklığı ve nemi, sağlığımız açısından büyük önem taşıyor. Evin farklı bölümleri için ideal sıcaklık değişiyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlıklı yetişkinler için ideal ev sıcaklığını 18 derece olarak öneriyor. Alerjisi olanlar ya da solunum sorunu yaşayanlar için önerilen en düşük sıcaklık ise 16 derece. Hasta, yaşlı ya da çocuklar için ideal ortam sıcaklığı 20 derece. Dünya Sağlık Örgütü, oturma odası için 21 derece, diğer odalar için ise 18 derecelik bir sıcaklık öneriyor.

Bir yılı daha bitirmek üzereyiz. Aralık ayı geldi, yani yılbaşında sevdiklerimize ne alacağımızı düşündüğümüz günler. Ne hediye alacağınıza daha karar veremediyseniz size birkaç ipucu verelim. RAKS’ın ürün ailesinde herkese uygun bir hediye var.

İnsanoğlu, eski çağlardan bu yana, çeşitli yöntemler geliştirerek ısınmaya çalışmış. Önceleri meşaleler ve kandiller, daha sonra ocaklar ve sobalarla ısınmayı başarmış. Günümüzde ise, kaloriferler ve radyatörlerle ısınma ihtiyacımızı karşılıyoruz.

Küresel ısınmanın etkilerini giderek daha fazla hissetmeye başladığımız ve kaynakların hızla tükendiği günümüzde, doğayı anlamak ve onunla uyumlu yaşamak, her zamankinden daha fazla önem kazandı. Bu noktada, zaman zaman karşılaştığımız ekolojik terimleri de bilmemiz gerekiyor. Sizler için, ekolojik terimlerden bazılarını derledik.

Kış mevsimi, içimizi ısıtan, şifalı sıcak içeceklerle bir başka güzel… Üşüdüğümüz anda ya da hastalandığımızda mis kokulu, sıcacık içecekler imdadımıza yetişiyor. Siz hangisini tercih edersiniz? Bitki ya da meyve çaylarını mı yoksa tarçınlı salebi mi?

Soğuk iklimlerde yaşayan hayvanlar, dondurucu soğuğa rağmen üşümezler. Kutup ayısı, penguen, kutup tilkisi ya da balina…  Hepsinin ortak özelliği, kürkleri ya da derilerinin altındaki yağ tabakasıyla soğuktan korunmalarıdır.

İklim değişikliğinden kaynaklanan doğal afetlerin sayısı, son 50 yılda 5 kat arttı. Tüm dünya sel, yangın, hortum ve kuraklık gibi felaketlerle karşı karşıya… Ülkemiz de bu büyük iklim krizini durdurmak için imzalanan Paris Anlaşması’nı geçtiğimiz günlerde onayladı.

Kışın ev ortamından sıkılıyorsanız ve bahçe keyfini de yaşamak istiyorsanız, kış bahçesi tam size göre… Güzel döşenmiş keyifli bir kış bahçesinde, sıcacık çayınızı ya da kahvenizi yudumlarken, yağmurun sesini dinlemeyi istemez misiniz?

Antarktika, Sibirya, Grönland, Alaska ve Kanada... Sizce dünya üzerindeki bu yerlerin ortak özelliği nedir? Çok soğuk olmaları tabii ki… Dünyanın en soğuk yerleri listesinde birinci sırada, -90 derecelik hava sıcaklığıyla Antarktika yer alıyor.

Kültürümüzün ayrılmaz parçası olan kahve, evimizin ve ofisimizin başköşesindeki yerini her zaman koruyor. Kahve tiryakilerinin en sevdiği kahve çeşitlerinden birisi olan filtre kahvenin ise yeri bambaşka…

İklim krizi giderek etkisini daha fazla hissettiriyor. En önemli nedenlerinden sera gazı salınımını azaltmak için her birimizin yapabileceği şeyler var.  Atacağımız küçük, ama etkili adımlarla sera gazı salınımını azaltabilir, küresel ısınmayı yavaşlatabiliriz.

2020 yılını devirdik. 2021 ise artık burada. 2020 yılını pandemi etkisi altında geçirdik. Bu senenin hemen tamamında önceliğimiz sağlığımız, sevdiklerimizin sağlığı, evimiz ve işimiz oldu. Türkiye ve dünya çok hızlı bir şekilde gelen kapanmalar sebebiyle 2020 yılında evdeydi. Biz de 2020’de RAKS olarak ürettiğimiz ürünlerle çok sayıda yeni eve girdik, yeni dostluklar ve tecrübeler edindik.

RAKS, Türkiye genelinde yapılan bir araştırmada, vantilatör markası olarak akla gelen ilk marka oldu. Vantilatör konusunda lider marka olduğunu bir kez daha gösteren RAKS, araştırmaya katılanların değerlendirmelerine göre sırasıyla “ekonomik”, “kaliteli”, “geleneksel” ve “tecrübeli” sözcükleriyle tarif ediliyor.

Enerji tasarrufu ile elektrik faturalarını azaltarak hem bütçemize fayda sağlayabilir hem de çevreyi koruyabiliriz. Bunun için hepimizin yapabileceği türde basit uygulamalar var. 

Vantilatör denince akla serinlik, ferahlık ve ahenkle dönen pervaneler geliyor. Günlük kullanımda bu üç vaadi yerine getiren cihazların sıra dışı örneklerine de rastlamak mümkün. İşte Guinness Rekorlar Kitabı’nda yerini alan, “serinlik” denince hemen akla gelmeyecek kadar ilginç kişiler ve olaylar...

Şöyle hafif hafif esen rüzgarın ferahlatıcılığını kim sevmez? Ama rüzgar bazen sadece ferahlatıcı olmuyor ve dünyanın bazı yerlerinde hiç bitmiyor.
 

İnsanlar ikiye ayrılır; kış insanları ve yaz insanları. Yaz insanları soğuk havayı sevmez, kışı karamsar bulur ve yazın eksik olmayan neşeleri soğuklarla birlikte giderek azalır.

Günler kısalmaya başlıyor. Kışlık giysiler hazır mı? Peki eviniz kışa hazır mı?

Isınma giderlerinin giderek artması konforundan taviz vermeden daha düşük faturalar ödemek isteyen kullanıcıları farklı alternatiflere yönlendiriyor.

Kendi Kendine MBA

Yazan: Josh Kaufman

Bu kitapta başarılı olmak için bilmeniz gereken üretim, satış ve pazarlamanın temel prensipleri ile insan psikolojisi, takım çalışması ve sistem yaratmanın en ince ayrıntılarını bulacaksınız.

Türkiye ve dünyada öne çıkan gündem maddeleri var. Türkiye için jeopolitik hâlâ önemli… Dünyada ise siber güvenlik ilk sırada ve yeni dönem iş birliklerini öne çıkarıyor.

İşimizin başarısı için dünyanın ve Türkiye’nin gündemindeki maddeleri takip etmek önemli. İşte 10 maddede yeni dünyanın trendleri…

Hepimiz hayatımızda travmalar yaşarız. Bazıları bu travmaları kolay atlatırken diğerleri atlatmakta zorlanırlar. Ama karşılaşılan zorluklara karşı dayanıklı olmak yani psikolojik terimiyle “resilience” öğrenilebilir.

Onlar, henüz doğalgaz ya da kombiyle tanışmadığımız yıllardan bu yana hayatımızın vazgeçilmezi olan ve bugün de ısıtma denince ilk akla gelen cihazlar… Adı geçtiğinde bile ortamı ısıtma özelliğine sahip olan infrared ısıtıcılar, günümüzde en çok dış mekanlar, işletmeler, restoranlar ve benzeri toplu kullanım alanlarında tercih ediliyor.

Isınma alışkanlıklarımız ne kadar değişirse değişsin, Raks elektrikli yağlı radyatörler bugün de konfor beklentilerimizi karşılamaya devam ediyor. Üstelik bu sırada bütçe dostu bir tüketimden, güvenli ısınmaya kadar pek çok açıdan önemli faydalar sağlıyor.

Yaz aylarının ilk yarısını beklenmedik şekilde serin geçirmiş olsak da, Temmuz ile bastıran sıcaklar yine mevsim normallerinin üzerine çıktı. Ne gündüz ne gece, deyim yerindeyse "yaprak kıpırdamıyor". Kapıyı-camı açıp yatsak da, geceleri sıcaktan terleyip, sabaha sırılsıklam uyanmak adeta yeni normalimiz oldu.

Yaygın kullanımı 1920’leri bulan iklimlendirme cihazlarından önce insanlar evlerini yamaçlara inşa etmek, uzun tavanları olan evlerde oturmak, ve yerin altında bulunan odalar tasarlamak gibi yöntemlerle kendilerini soğuktan koruyordu. İşin aslı şu ki, klimanın hayatımıza girmesiyle bazı sağlık sorunlarının da hayatımıza girmesi bir oldu.

Moda dünyası ve tekstil sektörü, kışı sıcak geçirmeyi sağlayacak işlevsel kıyafetler üzerinde çalışsalar da, yaz aylarında tekstil bazlı bir "serinleme" sağlamak şimdilik mümkün değil. Bunun yerine, özellikle güneşin ortalığı yakıp kavurduğu Temmuz ve Ağustos aylarında, teknolojinin nimetlerinden faydalanmak ve bir vantilatörün karşısına geçmek gerekiyor.

Tüm oda genelinde gerçekleştirdiği benzersiz iki yönlü hava sirkülasyonu sayesinde yazın serinlik, kışın sıcaklık sağlayan Raks tavan vantilatörleri, bu yaz da 70 Watt seviyesine kadar düşen enerji tüketimleri, paslanmaz çelik kanatları ve duvardan kontrol gibi özellikleriyle en ideal serinleme yöntemleri arasında başı çekiyor.

Raks olarak her amaca ve herkese uygun olarak ürettiğimiz vantilatörler, bugün hayatı kolaylaştıran temel teknolojik cihazlar arasında yer alıyor. Oysa bir asır önce durum böyle değildi. 19. yüzyılın sonlarına doğru elektrik teknolojilerinde yaşanan devrim niteliğinde gelişmelere imza atan ekipte yer alan yetenekli bir elektrik mühendisi, çift bıçaklı pervaneyi elektrikli motorun şaftına yerleştirinceye kadar insanların serinlemek için iki alternatifi vardı: yelpaze kullanmak ya da daha soğuk bir iklime göç etmek.

Vücut sıcaklığını dengelemek için terleme mekanizmasından faydalanan insanlar için, sürekli serin hava üfleyen bir vantilatör harikulade bir soğutma aracıdır. Ancak doğadaki her canlı, vantilatör kullanmayı bilen insanlar kadar şanslı değil. Bu yüzden vahşi doğanın her üyesi, güneşin ortalığı yakıp kavurduğu sıcak havaları atlatabilmek için kendine özgü bir yöntem kullanıyor.

Efendim, şimdi bize soruyorlar “neden vantilatör alalım ki?”

Paranız çoktur, her odaya klima koyarsınız. Almazsınız. Ve yahut şöyle Karadeniz’in yaylarında serin serin oturuyorsunuzdur. Size neden lazım olsun ki vantilatör? Almayın efendim. Bazıları sıcak severler; siz de yazın sıcak bir çorba içelim de içimiz ısınsın diyen bir tipsinizdir, yazın soba yakalım etrafında oturalım dersiniz… Kesinlikle vantilatör almayın. Keyfiniz kaçar.

İklim değişikliği etkisini giderek daha da şiddetli hissettiriyor. Doğal yaşamdan tarıma, doğal afetlerin artışından sağlığa kadar pek çok alanda etkisi artık gözle görülür şekilde ortada. Biz de artık her yaz bir sıcaklık rekorunun kırılmasıyla bunu birebir kendi yaşamımızda hissediyoruz.

Siz de yazın sıcakta ne yapacağını şaşıranlardan mısınız? İşte işinize yarayacak birkaç ipucu…

Vantilatörler yazı rahat atlatmamız için en büyük destekçilerimiz. Ama doğru yerde doğru vantilatörü kullanmak ve bazı püf noktalara dikkat etmek önemli:

Farkında mısınız, her yıl yaz sıcakları biraz daha bunaltıcı hale geliyor. Yazın sıcaklar insanı bunalttıkça ilginç fikirler üretiliyor. Hatta sıcaktan iyice bunalan bazı blog yazarlarının başınızı buzdolabına sokun gibi önerilerine bile rastlanıyor internette. Ancak vantilatörün önüne buz koymak oldukça sık karşılaşılan bir öneri. Hatta bu konu forumlarda bile tartışılır bir hale gelmiş.

Ne yalan söyleyeyim ben hala çamaşırlarını balkona asmayı seven azınlıktanım. Yeni yıkanmış gömlekleri püfür püfür esen balkonda mis deterjan kokusu eşliğinde asmaktan büyük mutluluk duyarım. Yaz bitince bu zevkim de rafa kalkıyor tabii.

Yazın son güneşli günlerinin keyfini çıkarırken çöktü içime bir hüzün. Kış geliyor, artık böyle güzelim teraslarda, bahçelerde oturup keyif yapamayacak mıyız diye düşündüm. Tam o sırada oturduğum cafe’de hummalı bir çalışma fark ettim. Cafe’nin sahibine ne oluyor diye sordum. “Bu güzel bahçemizin keyfini kışın da çıkarın diye ısıtıcıları takıyoruz” dedi.

Bu yıl kış ani geldi, hazırlıksız yakalandık. Yorganlar dolaplardan alelacele indirildi, kışlık kıyafetler çıkarıldı. Ama ne kadar sıkı giyinsek de evler ısınmadı, sabah yataktan çıkmak zorlaştı. Hele ki evde bebek varsa işiniz daha da zor.

Havalar ısındı ya, çıktı yine ortaya sivrisinekler. Hazır güneşi bulmuşken parkta şu ağaçların altında keyifli keyifli oturayım kitabımı okuyayım dedim beşinci dakikada soktu bir sivrisinek. Hep beni bulurlar zaten. En sevmediğim yaratıklar.

Bu yıl da bahar gelmeden yazı yaşamaya başladık. Küresel ısınmanın sonuçları... Bir gün palto giyerken ertesi gün bir bakıyoruz güneş açmış, kısa kollularla dışarıdayız.

Yaz geldi. Sıcaklıklar tavan yapmaya başladı. Şimdiden evi serinletme yöntemleri üzerinde kafa yormaya başlamak lazım.

Yine başladı! Üşüyorum. Gün içinde nispeten durum daha iyi. Ama ya geceleri? Ellerim, ayaklarım buz gibi. “Kalorifer ne güne duruyor?” demeyin bana. Merkezi sistemde kaloriferlerin yanıp yanmayacağına ya bizzat yönetici ya da hiç de sakin olmayan apartman sakinlerinin çoğunluğu karar veriyor. Onlar da karar verirken üşüyenleri değil, cüzdanları dikkate alıyor. “Daha şimdiden kalorifer mi yakılır? Bizim zamanımızda yaşasanız ne yapacaktınız soba başında? Gençlerde de hiç dirayet yok canım! Parayı kolay kazanıyorsunuz galiba!” E amcacığım, üşüyorum ama! 

Isınmak için ne kadar uzağa gidebilirsiniz? Hadi yaz aylarında –zaten hava memleketin heryerinde yeterince sıcakken- Akdeniz kıyılarına ‘deniz turizmi’ için koşuyoruz.

Ama yetmiyor. Mutlu olamıyorum. Olamıyoruz. Bir gün önce üşüten klima ertesi gün pişiren ısıtmaya bırakıyor yerini.

“Şehirde bisiklete binecek yer mi var sanki?” En büyük bahanemiz bu. E, ben biniyorum, buna ne diyeceksiniz peki? Üstelik de neredeyse her gün biniyorum. İşyerim ile evim İstanbul’un iki farklı yakasında olduğu için ne yazık ki işe gidip gelirken kullanamıyorum sevgili beyaz-mavi bisikletimi. Çok da özlüyorum. Açığı kapatmak için de hemen hemen her akşam, yağmur-çamur-soğuk demeden bisikletimi alıp fırlıyorum dışarı. 

“Isınmak, serinlemek için elimizden geleni yapıyoruz. Sıcacık hissetmek için metrekarelerce alanı ısıtıyoruz, soğutuyoruz. Onlarca kilovatsaatlik elektriği atmosfere saçıyoruz. Karşılığında elimize geçense enerji kaybı, fazladan karbon salımı ve giderek hızlanan küresel ısınma…”

Erkeklerin tıraş ile ilişkisini anlamak zor. Ergenlik çağında bir an önce tıraşa başlamak için çırpınanlar, lise biter bitmez sakalları salıveriyor. Tabii o zaman insanın, “E kardeşim, madem bu kadar çabuk bıkacaktın, neden etraftaki herkesin başının etini yedin?” diye sorası geliyor. Burada kardeşim derken gerçekten kendi kardeşimden bahsediyorum aslında.

Akılsız bir şey kalmadı. Giydiğimiz, kullandığımız, yaşadığımız, bindiğimiz her ürün, her ortam akıllandı. Aslında kritik olan, akıllı olan eşyalarımızla akılsız olanları güzelce harmanlayabilmek, artan aklı etrafa eşit oranda serpiştirebilmek… Mesela Montblanc kendi yöntemini geliştirmiş. Saati değil kayışını akıllandırırım; yıllardır emek verdiğim mekanik saat zanaatkarlığıma dokunmadan müşterilerime hem akıllı hem lüks saat deneyimi yaşatırım demiş.

Yeni yıl heyecanı gelip geçti bile. Ben bu “kırmızı” meselesine biraz takılıyorum açıkçası. Yılın bu döneminde, sokakta yürürken bile gözlerim yoruluyor kırmızıdan. Bu kadar abartmaya da gerek yok yahu. Güzel güzel hediyeleşelim, iyi dileklerimizi paylaşalım, eğlenelim coşalım. İşte hepsi bu! Gerisi biraz tadını kaçırmak oluyor işin. 

“İnanamadım abi..” dedi. Ben de inanamadım. Kontrol etmem, denemem lazımdı inanmam için –şüpheciliğim sağolsun. Neredeyse iki saattir bana boks öven işyeri komşumu “hı hı..” diye geçiştireyim derken söyledikleri ilgimi çekmeye başladı. Çünkü kış geldi ve ne yaparsak yapalım kapalı spor salonlarından başka yerde form tutma şansımız pek yok. Crossfit, bisiklet, koşu bantı, ağırlık, o bu derken bir süre sonra sırf o güzel endorfin hazzını yeniden yakalamak için salonlara koşuyoruz. Evet böyle bir erkek tipi var: Biz. 

Yolculuklara bayılırım. Özellikle de uçakla seyahat etmeye. Ev-iş rutininden uzaklaşmak, yeni yerler görmek harika bir şey. Büyükannemin de dediği gibi “tebdil-i mekanda ferahlık var.” Fakat son zamanlarda iş için o kadar çok seyahat ettim ki evimi, yatağımı, banyomu, hatta şampuanımı özledim. 

İlk dört elementin yani su, ateş, hava ve toprağın yanına beşinci bir element eklesen ne olurdu diye sorulduğunda aklıma direkt plastik geliyor. Bu soruyla gerçekten karşılaştım. Geçen cumartesinin geyik seanslarında gecenin sorusuydu. Beş kişiden dördü –ben dahil- plastikçi çıktı, bir kişi demir dedi. Kendisi bilimciydi, bizi ikna etti ve zihnimizi açtı. Sonra benim ‘21. yüzyılda plastiğin egemenliği’ hakkında, ne kadar sürdüğünü şimdi hatırlamadığım zihin açıcı performansıma maruz kaldılar. 

Havada süzülürken, arkama yaslanıp manzarayı seyrediyorum. Ayaklarımı pencerenin kenarlarına uzatıyorum, elektronik dergileri karıştırıyorum. Püfür püfür bir rüzgar doluşuyor içeriye, ılık, ama pencereden değil havalandırmadan… Bu hızla –saatte en az 200 kilometre- giderken pencereyi açmak için deli olmak gerekir. Müzik ahenkle dalgalanıyor, baslar boğulmuyor, tizler patlamıyor. Dışarıdaki yakıcı güneşi unutuyorum rengi otomatik olarak kararan camlar sayesinde. Dış ses yok gibi. Çünkü 320 beygir gücü motora sahip otomobilim helikopterden çok daha sessiz çalışıyor. 

İnovasyon nihayet kişisel bakıma da el attı! Saç kurutma makineleri, epilasyon cihazları gibi teknolojiler tabii ki çoktandır hayatı kolaylaştırıyor ama ben inovasyondan söz ediyorum! Teknolojiden çok daha fazlası gerekiyor. Mesela saçı kuruturken bakım yapan ya da kırıkları toplayan fön makineleri, kepeği önleyen saç şekillendirici maşalar filan olamaz mı? Akıllı diş fırçaları, temizlik robotları, süper zeki cep telefonları yaptılar da neden bizim saçımızın derdine derman olmuyorlar?

Beni bu havalar delirtti. Nasıl mı? Bir üşütüp bir terleterek… Pastırma yazı dedikleri bu ılıksı havalar daha gelmeden, “gelecek hafta havalar ısınacak, yok ısınıyor, yok ısındı bile…” 

Babaannem hep şöyle derdi: “Ayağını sıcak tut, başını serin; düşünme derin.” Derin düşünmemek pek mümkün değil; kafamızda hep sorular, yapılacak işler, sorumluluklar, beklentiler… Başı serin tutmak da zor değil, zaten havalar soğuyor. Ama ayakları sıcak tutabilmek ciddi bir sorun. Özellikle de kadınlar için.

Artık popüler ve daha katlanılır olan ‘gerçek’ gerçeklik değil, sanal gerçeklik. En azından benim için… Çünkü gözlüğü var. Takınca bu dünyadan kopabiliyorsun; oturduğun yerde kendine güzel, oyunlu, filmli bir evren yaratabiliyorsun.

Nereden baksan 20 yıldır var bu tip gözlükler, artık ‘süper keşif’ diyemeyiz. Ama onlar da kendi evrimini geçirdi ve bu seferki başka. Dünyanın en iyi lenslerini üreten Zeiss’ın VR One’ı bu… Pazara girmesine çok çok az kalmış. Ben de tam o pazara giriş anını kolluyorum. 

Giyilebilir teknolojiye bayılıyorum. Çıkan bütün ürünleri almak, bütün prototipleri denemek istiyorum! Ama geçenlerde bir istisna oldu: Hollandalı tasarımcı Anouk Wipprecht, Intel’in Edison mikro bilgisayarını kullanarak Synapse adını verdiği bir elbise yaratmış. Elbise harika ama ben böyle bir şeyi alıp almayacağımdan emin değilim doğrusu. Çünkü elbise ruh halinizi ortaya döküveriyor. Çok keyifli ama çok da ürkütücü!

Eskiden sadece Amerikan filmlerinde gördüğümüz Çin lokantaları artık Türkiye’de de çok popüler. Hatta birçok arkadaşım da ayda en az bir kez özellikle Çin yemeği yemek için buluşuyor. O buluşmalarda ben yokum! Ne yalan söyleyeyim, sevmiyorum çiğ balık, yosun gibi şeyler yemeyi. Denizden babası çıksa yiyenlerden değilim yani. Üstelik bir de şu çubukları kullanma meselesi var. Bütün Çin yemeği meraklıları sanki Çin’de doğmuş gibi çubukla yiyorlar. Ben beceremiyorum. Ne zaman denesem benim pirinçler yarı yolda tabağa geri düşüyor. Sinir oluyorum, doğruya doğru.

Kalbimiz kulağımızda atar ya bazen… Stresliyken, korkmuşken, aşırı yorulmuşken, kardiyodan çıkmışken… Kulaklarınızda, beyninizde o an sadece kalp atışlarınızı duyarsınız. Dıp-dıp.. dıp-dıp.. dıp-dıss… İki gün önce crossfit sonrası kalbim yine kulaklarımda atıyordu, sanki bir tür bas çalıyordu kafamın içinde. Hafif huzur verici, hafif ürpertici, hafif mayıştırıcı…

“Sağlıklı olsun uykularım. Ortamım uygun serinlikte olsun. Sessizlikte ve karanlıkta rüyalardan rüyalara düşeyim. Kornaya, komşuya, ufak ufak güçlenip gözüme giren güneş ışığına kafayı takmayayım. Alarm çaldığında zıpkın gibi uyanayım. Hatta alarm çalmadan kendiliğimden hoplayayım. Uykumu iyice alayım ki uyandığımda ve gün boyu enerjik olayım.”

Ki zorlanma… Ben artık zorlanmıyorum mesela, Crossfit beni değiştirdi. Uyuşukluk, tembellik kalmadı bünyede. Sabah daha rahat uyanır oldum. Daha dikkatliyim, konsantreyim. Reflekslerim şahane. Zor yoruluyorum. Süperman gibi bir şey oldum diyebilirim. 

Küçükken oyun için parka ya da bahçeye çıktığımızda nasıl da mutlu olurduk. Hele kumla, toprakla, suyla oynamak benzersiz bir keyif verirdi. Sadece biz çocuklara tabii. Annelerimiz delirirdi bizi o halde görünce. Çünkü bizi ve kıyafetlerimizi temizlemek onlara kalırdı. İşte bu tam bir çocuk şımarıklığı. Daha doğrusu, çocuklara yakışan bir şımarıklık. Büyüklere değil!

Ya da gelme... Ama yeter ki şu dedikodular bi bitsin: “Eylül’de tanıtılacak”, “Yoo tanıtılmayacak”, “Ekim’de belki…” “Tanıtılsa bile satışları 2015’te başlayacak”, “Görünüşü işte böyle olacak”, “Hayır asıl şöyle olacak”, “Fiyatı makul olacak”, “Hayır fiyatı cep yakacak”, “Adı iWatch değil, iBody olacak”, “Söylentilere göre adı iWrist olacak”, “Bence dışı seni içi beni yakacak”...

Geçenlerde kendime hediye olarak aldığım bileklikten (http://raks.com.tr/blog/9/teknolojimi-giydim-hazirim) söz etmiştim. Hayır, o günkü övgülerimi geri almak için yazmıyorum bu yazıyı. Bilekliğimden çok memnunum! Ama bugün öğrendim ki sevgili bilekliğim kadar “akıllı” yüzükler de varmış. Gerçi yüzük takmaya pek alışkın biri değilim ama bu “SmartRing” çok ilgimi çekti doğrusu. 

Cep telefonlarının yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde, bazı markalar kadın tüketicilere yönelik çalışmaların ilk adımlarını attı. Bu tür ürünler genellikle taşlı, altın simli, süslemeli telefonlar ya da telefon kılıflarıydı. Birkaç telefonu inceleme fırsatı bulmuştum. Teknik özellikler açısından epeyce zayıf, gösteriş açısından ise çok zengin cihazlardı. 

Terminator 2’deki Arnold bile olunur. Sürekli bana teknoloji haberleri geçen arkadaşlara bu sefer haber atlattım. Yeni motorsiklet kaskı haberini benden aldılar ve şoke oldular. (Haberi benden aldıklarına değil, kaska…)

Adamlar, kadınlar, çocuklar, kafası çalışanlar, fikri olanlar, düşünenler, tüketirken biraz da üreteyim diyenler yapıyor. “Yapıyor” derken; icat çıkarıyor veya mevcut icatları kendi üretimleriyle hayata geçiriyorlar. Kendilerine de “maker” diyorlar. 

Kendime bayram hediyesi aldım. Hayır, yeni kıyafet, ayakkabı veya takı değil… Bir bileklik… Ama bildiğiniz gibi bir bileklik de değil. Çok akıllı çoook! Ne zamandır giyilebilir teknolojiler hakkında bulduğum her şeyi okuyordum. Müthiş bir potansiyel vaat eden bir alan. Hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra daha da keyifli hale getiriyor. Nasıl mı? 

Yeni bir heyecan dalgasıyla sarsıldım yine. Haberi daha önce görenler ve aynı heyecana kapılanlar olmuştur elbette. Tanıtımı Mart ayında yapılmış ama benim nasıl yeni haberim oldu anlamadım.

Kilo sadece kadınların kabusu değil, insanlığın ortak sorunu. Sonuçta erkeklerin yağ oranı kadınlardan daha düşük de olsa, yediğinize içtiğinize dikkat etmediğinizde, sporu bir süre boşladığınızda tartılar en büyük düşmanınız oluyor. 

Günün birinde tıpkı babaannem gibi, “Mevsimlerin de dengesi bozuldu, bahar görmez olduk” diyeceğimi hiç düşünmezdim ama son aylarda bir yandan sıcaklar, bir yandan hortumlar, kasırgalar derken benim de dengem bozuldu. Elbette iklim değişikliği haberlerini, Kyoto Protokolü’nü imzalayan ve imzalamayan ülkelerle ilgili tartışmaları, sera gazı salımlarının etkilerini elimden geldiğince takip etmeye çalışıyordum. Fakat sosyal medyada sürekli paylaşılan hortum görüntülerinden sonra iyice merak sardım bu konuya.